[no_dropcaps type=”square” color=”#464646″ font_family=”Raleway” font_size=”33″ line_height=”58″ width=”58″ font_weight=”700″ font_style=”normal” text_align=”” border_color=”#dadada” border_width=”2px” background_color=”transparent” margin=””]İ[/no_dropcaps]letişim, davranışların açıklama ve anlaşılmasını sağlayan bir araçtır. Birey ister istemez her gün, her an başkalarıyla az ya da çok iletişim kurmak zorundadır.

Ancak bilimsel açıdan bakıldığında bu ilişkilerin gelişigüzel ve belirli bir düzen disiplinden yoksun olduğu görülür. İletişimin asıl amacı, kopuk ya da dağınık görülen ilişkilerin belirli bir düzen içine sokulmasıdır. Bu birleştirici niteliği ile iletişim, Wiener tarafından “toplumsal yapının çimentosu”na benzetilmiştir.

Bir tanım yapacak olursak; iletişim, toplumsal yapının temelini oluşturan bir sistem, örgütsel ve yönetsel yapının düzenli işleyişini sağlayan bir araç ve bireysel davranışları görüntüleyen ve etkileyen bir teknik olarak tanımlanabilir.

SÖZEL OLMAYAN İLETİŞİM

En sık kullandığımız iletişim, sözlü iletişimdir. Ancak biz belki farkında olmadan belki de farkında olarak sözlü iletişimin yanında, sözel olmayan iletişim de kullanırız. Sosyal psikologlar sözel olmayan iletişimin iletişim içinde büyük bir yere sahip olduğunu söylerler. (Argyle,1988; Burgoon, Buller, Woodall 1989; DePaulo & Fiederman 1998; Rime,1983)

Ancak bu alanda araştırma yapmak oldukça güçtür. Çünkü araştırmacılar insanda yirmi bin farklı yüz ifadesinin (Birdwhistell,1970) , bin farklı sözsüz dil öğesinin (Hewes,1957) , yedi yüz bin farklı fiziksel jestin (Pei,1965) üretebileceğini söylerler.

Peki biz iletişimde sözel olmayan davranışları neden kullanırız? Bunun farklı sebepleri vardır:

a- Duygu – niyet hakkında bilgi sağlayabilir. Örneğin bakışlarımızla karşımızdaki birinden hoşlanıp hoşlanmadığımızı anlatabiliriz.)

b- Etkileşimleri düzenlemekte kullanılır. Hareketlerimizle, bir konuşmada söz almak istediğimizi belli edebiliriz.

c- Samimiyeti ifade etmek için kullanılır. Dokunma ve göz teması kurarak bunu sağlayabiliriz.

d- Egemenlik ve denetim oluşturmak için kullanılır. Bakışlarla ya da sözel olmayan tehditlerle bunu sağlayabiliriz.

e- Amaca ulaşmayı kolaylaştırmak için kullanılır. İşaret etme yoluyla amaca kolaylıkla ulaşılabilir.

Sözel olmayan iletişim sessizce gerçekleşir; ama etkisi çok büyüktür. Bunun için bir sözel olmayan Duyarlılık Profil Testi geliştirilmiştir. (Rosenthall, Hall, DiMatteo, Rogers, Archer, 1979) Sözel olmayan duyarlılık yaşla birlikte gelişir. Başarılı olan insanlarda daha ileri düzeydedir. Psikopatolojik rahatsızlığı olan bireylerde ise daha düşüktür.

Yapılan araştırmalara sonucu, kadınların sözel olmayan mesajları fark etmede ve göndermede erkeklerden daha becerikli olduğu saptanmıştır. Ayrıca çelişik ya da yanıltıcı gizli mesajları anlamakta kadınlar erkeklerden daha başarısızdır. (Brown, 1986; Early,1987 ; Hall 1979)

Bakış ve Göz Teması:

Bakışlar, sözel olmayan iletişim kanallarının en bilgilendiricisi ve en önemlisi sayılabilir. (Kleinke,1986) Örneğin, gözlerinizi göremediğimiz, güneş gözlüğü takmış biriyle ya da göz temasından sürekli olarak kaçınan biriyle etkileşime geçmenin ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliriz.

Bakışlar etkileşimi düzenler. Konuşmaya başlamak için göz teması kurmak, konuşma için iyi bir başlangıçtır. (Argyle,1971; Cary,1978)

Bakışlar denetimi sağlar. İnsanlar ikna edici olmak istediklerinde daha uzun süre bakarlar. (Kleinke, 1986) Yapılan bir araştırmada, kavşakta beklemekte olan sürücünün, köşede bekleyen biri kendine baktığında çok daha hızlı kalkış yaptığını bulgulanmıştır. (Ellsworth,Carlsmith,Henson, 1972)

Yüz İfadesi:

Yüz ifadesiyle ilgili yapılan araştırmalarda Ekman altı temel duygu saptamıştır. Bunlar; mutluluk, üzüntü, şaşma, korku, iğrenme, öfkedir. Diğer duyguların da bu temel duygulardan türediği savunulur. (Ekman,1982)

Ekmen ve arkadaşları altı temel duyguyu ifade eden fotoğrafları farklı ülkelere göstermiştir. Batı (Arjantin, Brezilya, Yunanistan, Almanya, ABD) , Asya (Japonya, Türkiye) , kabile (Yeni Gine) kültürlerinden gelen insanlar hem aynı hem de farklı kültürlerden insanların yüz ifadelerine altı temel duyguyu doğru biçimde tespit etmiştir.

Kraut ve Johnston gülümsemeyle ilgili bir araştırmada bulunmuştur. İnsanlar yalnız olduklarına oranla, bir başkasıyla konuşurken daha sık gülümsemektedirler. Bir bowling karşılaşmasında takım arkadaşlarının yanında olan birinin gülümseme oranı, yalnız olduğuna oranla oldukça fazladır.

Duruşlar – Jestler:

Sadece gözler ve yüz değil, aslında tüm vücut bir mesaj iletir. Farklı kültürlerde farklı jestler gösterilebilir. Bir araştırmada Afrikalı kabile şefinin elini sıkmak isteyen misyoner kızın hareketini, şef, kendisini yere yıkma girişimi olarak algılamış ve yorumlamıştır. (Argyle, 1975)

Ayrıca jestler, statünün de belirleyicisi olabilir. Yüksek statülü bireyler kol ve bacakları asimetrik, rahat bir duruş sergilerler. Düşük statülü bireylerse kolları vücuduna yakın, katı ve kapalı bir duruş sergilerler. (Henley,1977)

SÖZSÜZ DİL VE KONUŞMA TARZI

Dil aracılığı ile iletişimi gerçekleştirilen sadece söylenen değil, aynı zamanda nasıl söylenildiğidir. Sözsüz dil, konuşmanın dilsel olmayan bileşenleridir. (homurtu, vurgu, duraklama, prozodik özellikler vb…)

Prozodik özellik: Temel duygulara dair önemli işaretlerdir. Örneğin; düşük ses perdesi hüzün ve sıkıntı ortaya çıkarırken, yüksek ses perdesinin öfke, korku ya da şaşkınlık ortaya çıkarması gibi…(Frick, 1985)

Sözsüz dile ilişkin özelliklere ek olarak, iletimizi farklı aksanlarda farklı dil değişkelerinde ve birden fazla dili aynı anda kullanarak da dile getirebiliriz. Bunlar KONUŞMA TARZI farklılıklarımızın göstergeleridir. Sosyal psikoloji konuşmanın içeriğinden çok bu konuşma tarzı ile ilgilenir.

KONUŞMADAKİ SOSYAL İŞARETLER

*İnsanların genelde belli konuşma tarzları vardır ve mevcut iletişim bağlamında nasıl konuşacaklarını bu konuşma tarzlarına göre otomatik ya da bilinçli olarak belirlerler.(Cyline, Eliot)

*Brown ve Fraser tarafından konuşma tarzını etkileyecek iki farklı bileşen belirlenmiştir.

-Konuşmanın gerçekleştiği sahne -Katılımcılar

Duruma ilişkin nesnel sınıflamayı, farklı insanlar aynı biçimde tanımlayamazlar. Birine resmi bağlam olarak görülen durum, bir başkası tarafından gayri resmi algılanabilir. Konuşma tarzını etkileyen şey duruma ilişkin öznel algılarımızdır.

*Furnham ise mevcut durumun gerektirdiği konuşma tarzını kullanmadığımızı, tercih edilen konuşma tarzına uygun durumlar aradığımızı iddia eder.

*Konuşma tarzındaki duruma bağlı değişimler, konuşma tarzının kendi başına duruma ilişkin bir şey anlatabileceğini gösterir. Yani konuşma sosyal işaretler içerir. (Scherer & Giles, 1979)

*Sosyal işaretler (grup üyeliği, etnik kimlik, cinsiyet, yaş) genelde fark edilebilir ve grup üyeliğinin göstergeleri olarak iş görür. Bu sosyal işaretleri içeren konuşma tarzı dinleyicinin, konuşmacının temsil ettiği gruba ilişkin tutumunu belirler.

Örtük Eşleştirme Tekniği (Hodgson, Gardner)

İnsanların sadece konuşmalarına bakarak onlara karşı tutum geliştirmelerini ele alır. Söz konusu metot sözsüz dil, prozodi ve içerik bakımından özdeş fakat sadece konuşma tarzı açısından farklı kısa konuşma parçalarının katılımcılarca değerlendirilmesine dayanır. Konuşma genelde statü ve dayanışma değişkenleri olarak iki temel grupta değerlendirilmiştir.

Örtük eşleştirme tekniği konuşmacının, standart ya da standart olmayan dil değişkelerine dair sosyal değerlendirmesini ele almak üzere geniş bir kültürel bağlamda ele alınmıştır. Burada kullanılan standart dil, yüksek ekonomik statü ve gücü temsil eder. Standart olmayan dil ise bölgesel ve kentsel aksanlar ve azınlık dilleridir. Araştırmalar statü boyutunda standart dil değişkelerinin değerlendirildiğini ortaya koyar

Bu araştırma bize konuşma tarzımızın, başkalarının bizi değerlendirme tarzını nasıl etkileyeceğini göstermektedir.